Şuan nerde olmak istersin deseniz, tam olarak “Eski Kafa” denen yerde olmak isterdim. İstanbul’da Fatih semtinde olmasına rağmen, bu semte karşı olan önyargıları silen bir mekan. Eski Kafa’nın altında da etkili bir slogan: “Eski Deliklerden Yeni Bakışlar”. İsmiyle merak uyandırmaya başlıyor insanda.
Yurt gezimizin ardından çay içmek için güzel bir yer ararken, arkadaşın önerisi üzerine gittiğimiz otantik bir yer. Bu yerin sahibi olan şair kendisi için açmış “Eski Kafa”yı. Kahve kahve dolaşıp istediği gibi bir yer aramış, bulamayınca bu mekanı açmaya …
Almış olduğum alan dışı seçmeli dersi olan Japonca (JPN 201) dersinde öğrendiklerimi paylaşayım dedim, belki birilerinin işine yarar. Ancak biz Japoncayı İngilizce tarzı yazarak öğrendik, Japonca harflerle değil. O yüzden ben de o şekilde yazacağım.
(Soldaki resim de Japonca’da Z harfi, kendimden bir iz=) )
Haydi ilk dersten başlayalım!
Dai 1-ka (1.Ders)
Japonca ekleri bakımından Türkçe?ye benziyor. Mesela bunu göstermek için bir cümle yazalım…
Olric’le konuşmaya devam:
-Sus Olric düşünüyorum.
-Düşünmek ne haddinize efendim.
-Descartes düşündükçe var oluyor.
-O düşündükçe var olur, siz yok olursunuz efendimiz.
***
Çek çıkar düştüğüm kuyudan?
Ki biliyorsun ben var halimle yok olma çabasındayım?
Nefes aldığın her anı hayata döndürememenin telaşındayım..
Yazıyorum Olric? Okuya okuya…
Bir garip adamdır Olric..
Saygılı ve mütevazi..
İç sesidir ..
Turgut Özben’in kafasının içinde yaşar..
Selim Işık’ın gölgesinden bir garip hayata düşmüştür..
Tutunamayanların inadına bir adamın ben’liğine yapışıp kalmıştır..
***
Hadi biraz Olric’le konuşalım:
Küçükken oyun hastası olduğumu anlatmıştım şu yazımda https://ziynetnesibe.com/oyun-meraki . Orda da bahsetmiştim Volfied’tan. Geçenlerde oda arkadaşımın bu oyunu indirmesiyle içimde volfied yine yeni yeniden hortladı sanırım. Canımız sıkılınca volfied’a sarıyoruz hemen.
Bilgisayarı ilk aldığım zamanlar olan tek tük oyunlardan biriydi, çocukluğumun büyük bir kısmını kapsıyor. Hatta gayet iddialıyımdır bu oyunda. Hala da fena sayılmam. Ancak işe bak ki, eskiden bu oyun ne kadar iyiydi, şimdi açabilmek için başka programlar kurup, komutlarla çalıştırılması gereken bir oyun, teknoloji sen çok fenasın! Öncelikle oynamak isteyenler için kurulumunu …
Hani bir fıkra vardır, Nasreddin Hoca bir gün minareden düşmüş. Etrafındakiler başlamış “doktor çağırın, ambulans çağırın” demeye. Nasreddin Hoca da, “onları bırakın da, bana minareden düşen birini çağırın” demiş. Ben de gördüğüm kadarıyla bu hastalığı anlatmak istedim.
Parkinson hastalığının varlığı vücutta pek belli olmazmış. Ancak bu hastalığı tetikleyen bir olay, hayatı tümden değiştiren bir durum yaşanınca, birden hızlanırmış. Mesela çok çalışıp da sonradan tümden işi bırakmak iyi değilmiş, özellikle kafa yorucu meslekler için.
Dedemde de belirtilerinden şüphelenip doktora götürmüşler. Hareketlerinde yavaşlık, yürürken …
yüreğinde bir ismin imzası var
ve sen onu silemezsin
söküp atamazsın ne kadar uğraşsan da
seninle beraber büyür içindeki sızı
ilk önce onu hissedersin
başkasına dokunduğunda…
unutma!
bir kere sevdin mi…
» »İzmir’e gelince kahvaltılarım bir şenlendi ki sormayın. Annemin o büyük payı dışında bir etken daha var. Ne mi o: tahan. Kahvaltı yapmadan evden çıktığımı bilmem hiçbir yaşımda. Sabahçı olduğum, sabahın köründe kalktığım zamanlar bile kahvaltıda yiyebildiğim yegane varlıktı tahan. Babam da annem de İzmir’de doğup büyümüş ama, babamın dedeleri Antalya Akseki’den gelmişler İzmir’e. Ordan kalma bir lezzet bu. Sizin tahin dediğiniz şeyden farklı. Biz çifte kavrulmuş tahan alırız, belli başlı yerlerde olur zaten. Pekmezle karıştırmadan tek başına yeriz. Ekmek bana …
» »Twitter’da gördüğüm bir konuydu, başlığını ordan alıp başladım yazmaya. Çoğu ailelerde bayram neşesi kalmamış. Herhangi bir tatil gözüyle bakılıyor, ama bizde hiç öyle değil. Bayramın ilk günü özeldir, sabittir bizde. Ben küçükken, daha bayram gelmeden önce başlardı bayram heyecanı. Bayramlıklar alınır, hazırlıklar yapılırdı. Bayrama 3-4 gün kaldı mı hep sayardım. “Yatcaz kalkcaz yatcaz kalkcaz … bayraaaam” diye. Ertesi gün bi “yatcaz kalkcaz” azalırdı, saymaya devam. Heralde daha sayıları bilmiyorken başlamışım bu saymaya. Küçükken Barış Manço’yu çok izlerdik, ondan olsa gerek, …
» »Stajım bittikten sonra toparlayayım bu başlığı istedim. Staj başladı bitti, ohh ne güzel modunda olmadım maalesef. O kadar yol çekmeme rağmen, ramazan olmasına rağmen, fark etmeden hayatımın bir parçası olmuş staj. Bittikten sonra İstanbul’daydık, biraz gezdik, dolaştık derken İzmir’ e bi geldik, büyük bir eksiklik vardı. Mert Ensar’ın yokluğu da bu eksikliği daha da körüklüyordu tabi. Neyse, gelelim staj değerlendirmeme:
Öncelikle çok değerli insanlarla tanıştım, hiçbir faydası olmazsa bile buna değerdi benim için. Staj boyunca boş boş oturmadım hiç, ilgilenmem gereken …